Dijital Dönüşüm, artık günlük yaşantımızın her alanına etki etmiş durumda. 6–7 sene kadar önce “yaklaşıyor”, “geliyor”, “hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” vb. söylemler artık gerçek oldu ve dijital dönüşümün olmadığı bir alan neredeyse artık yok gibi. Artık dijital dönüşüm sadece bir moda söz (buzzword) değil, bir iş yapış şekli ve düşünce yapısı.
Dijital dönüşüm dediğimizde aslında tek bir çözüm, ürün vb. bir şeyden bahsetmiyoruz elbette. İş yapış şekillerinin değişmesi, müşteriyi daima merkeze alan bir yaklaşım benimseme ve bunları da gerçekleştirirken teknolojinin bize sağladığı imkanlardan sonuna kadar yararlanma olarak ele alabiliriz. Eskiden yeni bir iş fikrini destekleyecek teknolojinin varlığı zorlayıcı bir unsur olabiliyorken, artık teknolojinin sağladığı imkanlar iş fikirleri üzerinde bir kaldıraç rolü üstlenmiş durumda. Üretimden finansa, telekomdan sağlığa kadar her alanda artık yenilikçi ve müşteriye fayda sağlayan çözümlerle karşılaşabiliyoruz.
Dijital dönüşümün en önemli bileşenlerinden biri de analitik dönüşüm. Analitik konusundaki farkındalığın artması bu alanda çalışan kaynakların da aynı oranda artmasına olumlu yönde etki etti. Yeni iş fikirleri analitik çözümlerle, makine öğrenmesi ve yapay zeka algoritmalarıyla desteklenince ortaya da pozitif yönde iş sonuçları çıkardı ve her alanda faydalı oldu, olmaya da devam edecek.
Peki diyelim ki çok güzel bir iş fikriniz var, bu fikri hayata geçirdiğiniz zaman kurumunuzun cirosunda kritik bir artış sağlanacağını veya maliyetlerde bir optimizasyon sağlayarak karlılığa katkıda bulunacağınızı düşünüyorsunuz. Bu fikri de analitik çözümlerle geliştirmek mümkün. Çalıştığınız kurumda bu konuda yetkin veri bilimcileri de var. Bu fikriniz için de üst yönetim desteği ve öncelik de aldınız, ufak da bir proje ekibi oluşturuldu. Her şey gayet güzel görünüyor, çalışmaya başlamak için de bir engel bulunmuyor. P
rojeniz başladı, ekipler ortaya koyduğunuz iş fikrini doğru anladı ve artık kurumunuzdaki veriler üzerinde analitik kurguları işletmeye geçmek istiyorlar. İlk sorular hemen gelecektir;
“Hangi veri seti ile çalışabilirim?”, “Verilere nasıl erişeceğim?”, “Veri ambarında bir satış tablosu buldum, içindeki bilgilerin ne anlama geldiğini bana kim anlatabilir?”
Bu soruların yanıtlarını hızlı ve sistematik bir şekilde veremiyorsanız projede bir şeyler ters gitmeye başlamış demektir ve proje bir süre sonra ister istemez zorlu bir sürece girecektir. Yine de projeniz tamamlanabilir ama hem süresi uzayacaktır, hem de analitik model üzerinde çalışan veri bilimcileri bir de veri hazırlığı süreciyle boğuşacakları için gerek verimsizlik ve gerekse çalışan memnuniyetsizliği oluşacaktır. Belki de en kötü senaryo; bu eksikliklerden dolayı proje rafa kaldırılacaktır.
Bu noktada hayatımıza veri yönetişimi kavramı giriyor. Bazı durumlarda veri yönetimi ile de karışabiliyor. Ancak görece geri planda kalan bir disiplin gibi gözükse de ne kadar gerekli olduğu üstteki senaryoya benzer projelerde karşımıza çıkıyor. Peki nedir bu veri yönetişimi?
Ansiklopediyi (!) açıp baktığımızda şöyle diyor veri yönetişimi için; Veri yönetişimi, veriyi kurum içinde uçtan uca yönetmeyi sağlayan yöntemler bütünüdür. Süreçleri, politikaları & standartları, teknolojileri ve kişileri dahil ederek doğru, tutarlı ve zamanında; en doğru kararların, en uygun şekilde verilmesini hedefler.
Gerçekten de örneğimizdekine benzer yaşanan sıkıntıların çözümü burada gibi gözüküyor. Verilerimizin kurumumuz içindeki yolculuğu esnasında ne gibi aşamalardan geçeceğini, bu sürece kimin sahiplik ederek karar vereceğini, tutarlılığın ve kalitenin sağlanması için kuralların neler olacağını yönettiğimiz disiplin aslında veri yönetişimi dediğimiz.
Her şeyden önce veri yönetişiminin, bir BT inisiyatifi olmaktan çıkarılması ve tüm organizasyon tarafından -üst yönetim desteği ile- sahiplenilmesi lazım. Bu aynı zamanda bir kültür dönüşümünü de beraberinde getiren bir yaklaşım. Bu yaklaşımın da en büyük destekçisi yönetimce onaylanmış bir veri yönetişim politikasıdır. Politika ve süreçleri oluşturan prosedürler ve bu prosedürlerin çerçevesini oluşturan standartlar ise sürecin nasıl işletileceğini tariflemekte. Temelde baktığımızda ise veri yönetişiminin uygulanabilmesi için aşağıdaki 3 bileşenin belli bir sistematik çerçevesinde gerçekleştirilmesi önemli;
- Süreçlerin Tasarlanması; kurumumuz içinde veri ile ilgili süreçler tanımlı olmalı, verinin kurum içi yolculuğu netleştirilmeli
- Organizasyon ve Sahipliklerin Belirlenmesi; her durum için sorumlular belirli olmalı, örneğin farklı veriler ile ilgili kararları kurumumuz içinde kim verecek veya bir soru olduğu zaman kime danışılacak gibi…
- Teknoloji ve Altyapı Çalışmaları; kalite ölçüm ve veri işleme mekanizmaları doğru teknoloji ile destekli olmalı, bu sayede kurum içi süreçlerde sorumluluların da hayatı kolaylaşacak ve sahiplik bir yük olarak düşünülmeyecektir.
Toparlamak gerekirse, veri yönetişimi elbette bu yazıdaki kadar kolay anlatılabilecek bir konu değil. Çok daha detaylı değerlendirilmesi gereken alt bileşenleri var. Bir sonraki yazımda bu alt bileşenleri biraz daha detaylandırmaya çalışacağım.